28 Eylül 2016 Çarşamba

Pezzettino Aşkına!

Hem mesleğim gereği hem de özel ilgi alanım olarak çocuk kitapları okumaya bayılıyorum. Bizim çocukluğumuzdaki gibi değil artık çok kaliteli eserler var çocuk edebiyatında. Ama içlerinde biri var ki yeri bambaşka. Sevgili Pezzettino...


Kendini kocaman dünyada küçücük ve değersiz bir parçacık olarak gören ve kimin parçası olduğunu anlamak için yollara düşen Pezzettino uzun arayışlar sonunda kendinin de aslında pek çok küçük parçacıktan oluştuğunu anlar. Ardından o muhteşem sözü haykırır arkadaşlarına; "Ben kendimim!"
Hayat Bilgisi dersinde ilk kazanımlarımızdan biri bireysel farklılıklarla ilgiliydi. Biz de işe okul kütüphanemizde  Pezzettino'yu okuyarak başladık. Aslında kitabın yaş seviyesi okul öncesi olarak geçiyor ama 3. Sınıf çocuklarımız da pür dikkat ve büyük bir keyifle katıldı bu okuma serüvenine. (Bu aşamada yaş seviyesinden ziyade kitabı çocuklara nasıl sunduğumuz önemli aslında.) Elbette okurken her zaman kullandığımız stratejileri uygulayarak (tahmin, devamını getirme vs) Türkçe dersimize de bir selam çaktık.  Ardından Pezzettino'nun bize benzeyip benzemediğini konuştuk. Önce "Yok canım, o minik bir kare sadece. Bize hiç benzemiyor" yorumları ile karşılaştık ama biraz kurcalayınca yavaş yavaş yüzler aydınlanmaya başladı ve beklenen cevap geldi; "Biz de Pezzettino gibi parçacıklardan oluşuyoruz" Önce organlar, hücreler ve kemiklerden bahsettiler. Sonra bizi biz yapan parçacıkları düşünmelerini istedik ve ardından çalışma kağıdımızı dağıttık. Resme tıklayarak çalışma kağıdının örneğini indirebilirsiniz.


Önce kendi yüzlerini çizip tamamladılar. Ardından minik renkli kâğıtlara kendi parçacıklarını yazdılar. Fiziksel ve kişilik özellikleri, sevdikleri ya da sevmedikleri şeyler. Bu aşamada sadece olumlu özelliklerini değil olumsuz özelliklerini de yazmalarını istedik. Tembeller, huysuzlar döküldü birer birer ;) Şaka bir yana bu konuda çok dürüst davrandılar ve hiçbir şey gizlenmeden parçacıklar ortaya çıktı. 




Ardından herkes kendi parçacıklarını sınıfa anlattı ve son soru geldi; "Bu çalışmayı yaparken kendinizle ilgili neler farkettiniz?" Gelen cevaplardan bazılarını paylaşmak istiyorum.  "İyi ya da kötü bütün özelliklerimle ben benim" "Hepimizin farklı parçacıkları var ve bu çok güzel" 
Olumsuz özelliklerle ilgili düşündük ardından. "Bunları değiştirebilir miyiz?" dedik ve bu olumsuz özelliklerimizi kabul edebileceğimize ama değiştirmek için de çaba harcamamız gerektiğine karar verdik. Bütün parçacıklarıyla herkes  panodaki yerini aldı elbette. 



Şimdi sırada bu özelliklerden birini seçip bunu arttıracak ya da azaltacak etmenleri belirleyerek bir stok akış diyagramı hazırlamak var. Bu da ilerleyen kazanımlarda işimizi kolaylaştıracak bir çalışma olacak. Örneğin bu stok akış diyagramlarını kullanarak kendimize ileriye dönük bir hedef koyacağız. Bu hedefe ulaşmak için neler yapabileceğimize karar vereceğiz. 
Bu çalışma birinci sınıfta okuma yazma engeline takılabilir ama iki ve üçlerle (aynı kazanım iki seviyede de var) keyifle uygulanabilir. 

22 Eylül 2016 Perşembe

Basamak Kavramı Bize Çocuk Oyuncağı

Nihayet tekrar başladık :)
Artık üçüncü sınıf olduğumuz için bu yıl işimiz çok. Her sene olduğu gibi bolca eğlenerek geçecek gibi görünüyor bu yıl da. 
Biz matematik dersine Sayılar konusu ile başlayanlardanız. Bu nedenle ilk konumuz üç basamaklı sayılar ve basamak değerleri. 
Bu basamak değeri konusu çok kolay görünür pek önemsenmez hızla öğrenilir gibi gelir ama bana göre işin temeli olduğundan çok önemlidir. Temeli ne kadar sağlam atarsak üstüne kat çıkmak da o kadar kolay olur. 
Yıllar önce Sarıkamış'tayken nerden öğrendiğimi hatırlamadığım bir basamak kartı seti hazırlayıp kullanmıştım. Bu yıl konusu gelince yine aklıma geldi ve yeni bir set hazırladım. Fotoğrafa tıklayarak belgeyi indirebilirsiniz.


Sistem çok basit işliyor aslında. Örneğin 914 sayısını oluşturacaksak 900, 10 ve 4 kartlarını sağ kenarları bir hizaya gelecek şekilde üst üste koyuyoruz. Sıfırlar görünmediği için sayımız 3 basamaklı olarak oluşmuş oluyor. Her bir basamağı kaldırınca da o sayının basamak değerini görüyoruz.


Gelelim sınıfta neler yaptığımıza. Önce her öğrenci kendi kartlarını güzelce kesip ayırdı. Ardından kısaca kartların nasıl kullanılacağını anlattım. Bir kaç deneme yaptık. Bunun için sayıları ben söyledim onlar oluşturdu ve hepsini kontrol ettim. Hataları hemen düzelttik. Sonra her biri kendi okul numarasını ve diledikleri sayıları oluşturdu. Sınıfta en popüler sayı da 999 oldu bu arada ;)




Bu dersin en keyifli kısmı 100 sayısını oluşturmaya çalıştıkları zamandı. Ben sadece 100 yapın dedim ve izlemeye başladım. Önce herkes mavi renkli yüzlük kartlardan 100 sayısını bulup masaya koydu ve bitirdi. "Yanlış yaptınız" deyince de ortalık karıştı tabii. Beş dakika kadar bir süre neden yanlış yaptıklarını ve doğrusunun nasıl olacağını çözmeye çalıştılar. Tek ipucu verdim; "100 üç basamaklı bir sayıdır" En sonunda herkes doğruyu buldu da rahatladık :)

Bir sonraki ders sınıfın ortasına bir kutu okey taşı ve uno kartları koydum. Herkes dilediği gruptan üç kart ya da taş çekip yerine geçti. 


Bu üç rakamla değişik sayılar oluşturdular. Bu sayıları basamak kartlarıyla da oluşturup ellerindeki kağıda çözümlemesini yaptılar. 


Zil çaldığında hepsi onlarca sayı çözümlemesini büyük bir zevkle yapmış, basamak kavramını iyice kavramış, aynı rakamın farklı basamaklarda farklı değerler aldığını görmüş ve çok eğlenmiş bir şekilde teneffüse çıktılar.
Aynı etkinliğin iki basamaklı sayılar için de kullanılabileceğini hatırlatayım ;)