31 Aralık 2013 Salı

Dondurma Çubuklarını Okuyoruz

Birinci sınıfta en çok yaptığımız şey tekrar. Bu tekrarları genellikle çocukları sıkmadan, oyun içinde yapmaya çalışıyoruz. Bugün de yeni bir yol buldum. Hem ucuz, hem hazırlaması kolay hem de çocukların dikkatini çeken bir yöntem. 
Sınıfa sene başında aldığım yüzlerce dondurma çubuğumuz vardı. Bu çubukları alışveriş siteleri ya da hobi mağazalarından bulabilirsiniz. Çok da ucuzlar. Çubukların her birinin iki yüzüne birer cümle yazdım.
Hepsini bir bardağa doldurdum. Bunlar cümle çubuklarımız oldu. Bir diğer grup için de çubukları ortadan bir çizgiyle bölüp sözcüklerimizi  hem büyük hem küçük harfle yazdım. Bunları da ayrı bir bardağa doldurdum. Böylece cümle ve sözcük çubuklarımız hazır oldu. 

  

Çubukları birkaç farklı şekilde kullanacağım. Birincisi her zaman sınıfta duracaklar ve dileyen dilediği zaman okuyacak. İkincisini bugün uyguladım. Herkese bir çubuk verdim. İki tarafını da okudular ve defterlerine kimi bakarak kimi bakmadan yazdılar. Okuyamayana yardım ettiler. Ardından herkes çubuğu sağındakine verdi. Bu şekilde ellerine her seferinde farklı bir çubuk ve farklı cümleler geçmiş oldu. Bu değişme kısmı benim için kabus oluyor ama zamanla onu da kavrarlar diye umut ediyorum ;) 


  
 

Kısaca biz çubukları okumayı çok sevdik. Size de tavsiye ederiz :) Son olarak herkese mutlu yıllar :))

30 Aralık 2013 Pazartesi

Kış Kapısı

Bugün hem yeni yıl hem kış mevsimi için bir iki etkinlik yaptık. Mevsimlerden konuştuk, kış mevsiminde olduğumuzu tekrarladık. Aslında burada en kolay işlediğimiz mevsim kış. Başkasını pek görmüyoruz çünkü ;) 
Kardan adamlarımızı kes yapıştır etkinliği şeklinde internetten buldum. Şapka, eldiven, kravat, atkı gibi aksesuarlardan çocuklar dilediklerini kesip kardan adama yapıştırarak tamamlıyorlar. Yaptığımız kardan adamlarla kapımızı süslemeyi düşünürken aklıma mevsim temalı kapılar hazırlamak geldi. Böylece yeniyıl konseptinden biraz sapıp kış temalı kapımızı hazırladık. 

 


Kapımızı mevsimlere ve belirli günlere göre süsleyerek mevsim şeridi uygulamamızı biraz daha canlı hale getireceğiz. Kapıyı boydan boya kaplamak için rulo kağıt ve koli bandı kullandım. Kardan adamların sayısız çeşidi internette mevcut. Bizim kullandığımız kardan adamın örneği de burada. 

Elbet bu sadece bir fikir. Kapı süslemeleri belirli gün ve haftalar, mevsimler ya da pek çok farklı konu için kullanılabilir. Hele bizimki gibi koyu kahverengi bir kapınız varsa böylesi çok daha güzel oluyor. 

26 Aralık 2013 Perşembe

Okuma Yazma Öğreniyoruz

Sadece ilk grup için yaptığım etkinlikleri kısa kısa anlatmak istiyorum. Bu zamana kadar okuma yazma öğretirken ses temelli cümle yönteminin ses kısmına takılıp kalır ve sene sonunda e-l el el-a ela şeklinde okuyan, okuduğunu anlamayan, okumayı sevmeyen çocuklara kavuşur ve geri kalan tüm zamanımızı bu sorunları çözmek için geçirirdik. Bugün okulda üçüncü sınıf öğretmeni "Çocuklar cümlenin sonuna nokta koyamıyor, cümlenin nerede başlayıp bittiğine karar veremiyor" deyince de sorunun ne kadar ciddi olduğunu ve ne çok hata yaptığımızı anladım. 
Eğitimhane sitesinde bir öğretmenimiz var. Kullanıcı adı uzun.r. Geçen yıl birinci sınıf okuturken bu yapılanın yanlış olduğunu sisteminböyle olmadığını çok söyledi. Kimi dinledi, kimi güldü geçti. Bu öğretmenimiz şimdi şıkır şıkır okuyup yazan öğrencilerinin videolarını gururla sayfasında yayınlıyor. Buradan izleyebilirsiniz. 
Ben de bu yıl doğru yolu buldum ve ses temelli cümle yöntemini olması gerektiği gibi uygulamaya başladım. Çalıştığım okulun ve öğrencilerimin özellikleri nedeniyle bizde işler çok zorlu ve yavaş yürüyor. Ama bu yöntemi uygulayanlar hallerinden çok memnun.
Gelelim neler yaptığımıza. 
İlk önce "e" sesiyle başladık. Elbette bebek uyuttuk sınıfta. Kayahan'ın meşhur şarkısını dinledik. Kısaca e sesini hissettik, okuduk, yazdık, karışık şekil ve sesler arasından bulduk. Sesleri bulurken eğlenceli hale getirmek için hepsini dedektif yaptım. Ellerinde büyüteçle aradılar. 
 
"E" ile yapacak çok şey yok zaten. Ardından "l" geldi. Yine aynı sistemle sesi hissettik, okuduk, yazdık, işaretledik. Ardından ilk büyük başarımız "el" geldi. Önce Yıldırım Gürses'in meşhur Eller şarkısını dinledik. Dinlerken renkli kağıtlara ellerimizi çizdik, kestik. Ardından üzerinde "e" ve "l" sesleri yazılı kağıtları bantladığım iki arkadaşımızı yavaş yavaş birbirine yaklaştırarak okuduk. En sonunda "el" dedik ve mandala çalışmalarımızı yapıp ellerimizin içine "el" yazdık.  Herkes kendi eline ve sonra büyük bir zevkle benim elime el yazdı. 




 

Sıra "ele" sözcüğüne gelince önce biraz problem çözdük. Sınıfta kum havuzu tuzlarımızın içine minik renkli boncuklarımızı döküp karıştırdım önce. Sonra "Çok sakarım. Bu boncukları buradan nasıl ayıracağız?" dedim. Başladılar fikir üretmeye. Biri kaşıkla alırız dedi. Hemen bir kaşık verdim, denediler ama çok zor olacağını görüp vazgeçtiler. Çubuk, mandal gibi fikirler geldi ve onlar da denendi ama uygun bulunmadı. Sonra biraz yardım ettim. "Anneleriniz unun içindeki tozu, pisi ayırmak için ne yapıyor?" diye sorunca hepsi bir "eleyeliiiiiim!" Diye bağırdı. Aldık eleğimizi her öğrenci için cümle kurarak tek tek kumu eledik. Aynısını unla da yaptıktan sonra sıra sözcüğü öğrenmeye geldi. Yine iki öğrenci birbirine giderek yaklaştı ve "ele" sözcüğü oluştu. Okundu, yazıldı, hakkında pek çok cümle kuruldu. 

 
 

 

El ele için önce şarkıyı dinledik bolca. Hani var ya "oynaya oynaya gelin çocuklar" işte o şarkı. dinlerken kağıttan el ele tutuşan bebekler kestik. Sonra insan balonu şişirdik. Bütün sınıf el ele tutuştu. Üfledik üfledik balonu şişirdik. Oynarken "bütün sınıf el ele" diye cümle de kurduk. Balon patlayıp herkes yerine dağılınca defterlere el ele yazdık. Bebeklerin üstüne el ele yazdık. El ele resimleri yaptık üzerine el ele yazıp tahtaya astık. 
 

Elle sözcüğü için önce bir oyun uydurduk. Adı "elle bul" bir bez torbaya kimseye göstermeden herhangi bir şey koydum. Herkes sırayla geldi, elini torbaya sokup içinde ne olduğunu dokunarak buldu. Bu arada herkes o anda uydurduğum "elle bul elle bul torbadakini elle bul" şarkısını söyledi. Oyun sonunda şu meşhur "le hanım" türküsünü dinledik. Ardından tahtaya ele yazdık. Okuduk. Bu kez okurken e - le şeklinde vurgulayarak okuduk. Ardından e'yi sildim. Ne kaldığını sordum. Kimse bilemedi. Türküyü hatırlattım birisi "le" deyiverdi. Biz anlamsız heceleri okuyup yazmıyoruz. Bunu alıp hemen el ile birleştirdik. Önceki oyunun yardımıyla kolayca elle dedik. Bolca cümle söyledik. Söylenen cümleleri yaptık. "Ahmet tahtayı elle." Dediler o da kalktı elledi mesela. Sözcüğü defterlere yazdık. İsteyen iki satır, isteyen beş satır. Kimseyi zorlamadım. Yere top, kutu, kalem gibi nesneler dizdim. Bunlarla cümle kuralım ben de yazayım dedim. Böylece ilk metnimizi oluşturduk. Herkes sırayla okudu ve defterlere yazdık. İsteyen de diledikleri şeyi kullanarak kendi cümlelerini oluşturup yazdılar. 

  
 

Sıra "a" sesine geldi. Her seste olduğu gibi sezdirme çalışmalarını yaptık. Hangi sözcükte olduğunu, sözcüğün neresinde olduğunu bulmaya çalıştık. Elbette pek bulamadık ;) Ardından iş "a" yazmaya gelince biraz çuvalladık. Eğitimhane'den öğrendiğim yöntemi işe koydum. Evden çıkıp üst yola gidiyoruz. Biraz gitmişken çantamızı unuttuğumuzu farkedip geri dönüyoruz. Çantayı alıp bu kez alt yoldan okula gidiyoruz. Çantamızı üst kattaki sınıfa bırakıp bahçeye çıkıyoruz. Bu şekilde harfi kolay yazdılar. Ardından al sözcüğünü öğrendik. Yine somutlaştırıcı pek çok etkinlikle. Herkes cümle kurdu. Söylenen kişi de cümledekini yaptı. Ne bulduysak aldık. Ardından sesleri birleştirip al yazdık. Okuduk, yazdık ve yine cümleler kurduk. Cümle kurma işini çocuklar yapıyor. Klasik anlamdaki dikteye başvurmuyoruz yani.  Önceleri zorlananlar oluyor ama zamanla cümle kurma işini de kavrıyorlar. 

 

Ala sözcüğü için önce ala balıktan bahsettik. Tahtaya çizdik. Cümlede kullandık. "Ala balık al., ala balık pişir. Ala balık ye" aklımıza ne gelirse. Sonra al yanına a getirdik ve ala oldu. Hemen deftere yazdık. 
Ela gözlü bir kızım var. Onun gözlerine baktık. "Seval"in gözleri ela." Diye cümle kurduk. Herkes benzer bir cümle kurdu. Ardından el yanına a getirdik ela yazdık. Bunun yazabileceğimiz cümlesi olmadığı için söyleyemekle ve deftere yazmakla yetindik. Tel ve evadan bir Ela hazırladım. Çocuklarıma tanıştırdım. "Ne söylerseniz yapar." Dedim. Ela ile pek çok cümle kurdular. "Ela top al. Ela duvarı elle. Ela kuşu elle." Bu kızın adını yazabiliriz dedik. Herkes öğrendikleri gibi küçük harfle ela yazdı. "Olmaz" dedim. "Bu Ela başka hiç kimseye benzemiyor". sonra özel isimlerin büyük harfle yazılması gerektiğini anlatıp büyük e harfini öğrettim. zaten sınıfın yarısı 3'ü ters yazdığı için yazılışı hiç sorun olmadı  ve hemen defterlere Ela'nın fotoğrafını yapıştırıp Ela yazdık. Yazarken Feridun Düzağaç'ın Ela şarkısını dinledik. Sonra herkes kendi cümlesini kurup yazdı. "Ela top al. Ela çiçek elle. Ela kalem al."

 

Laleler adlı şarkıyı dinleyerek lale resimlerimizi boyadık. Ardından Ela'yı kestik "la" kaldı. La yanına le getirdik lale yazdık. Hemen cümle kurduk. "Ela lale al" "Ela lale elle." Tabii yazamayacağımız cümleler de kurduk. "Alper lale kokla" "Eylül lale al." Gibi. Laleyi çiçek olarak öğrendikten sonra isim olarak da öğrendik. Bu sefer Lale geldi sınıfa. Atladı, zıpladı, ne dediysek yaptı. Pek çok cümle kurduk. Ardından bu kızın ismini nasıl yazacağız diye düşünüp büyük L harfini öğrenmek gerektiğine karar verdik. Tam bir kabus oldu yazılışı. Halen daha tam düzgün yazabilen yok ama zorlamıyorum. Öyle böyle Lale kızımızın ismini de yazdıktan sonra başladık onunla cümleler kurmaya. Yazdılar da yazdılar. En sevdikleri kısım kendi cümlelerini oluşturup yazmak.
Sıra "t" sesine geldi. Yine hissetme çalışmalarımızı yaptık. Bu sefer yazılışı kolay geldi. "Tavşan çatıya çıkarken yarı yolda korkup aşağı inmiş. Bahçeye çıkıp kollarını açmış." diyerek  sesi yazdık. Ardından hemen ilk sözcüğümüz olan "at" geldi. Yine öncesinde bolca oyun oynadık. Halka olduk birbirimize top attık, çiçek attık. Hatta bir ara açtım Ankara'nın Bağları'nı göbek attık. 


Sonra sözcüğü oluşturduk. Okuduk yazdık. Hemen cümleler yazdık. "Ela top at. Lale çiçek at. Ela kalem at." Bu cümleleri hep kendileri oluşturdu ve yazdı. En son bir tanesi "Ela at al." deyince at sözcüğünün diğer anlamını farkettik.  Hemen yanına a ekledik ve ata oldu. Ata ot attık. "Veremeyiz elimizi ısırır bu at biraz huysuz" dedik. Tiyatro yaptık. Ata, ot aldı, ata attı. 
Atatürk'ümüze baktık. Ona da Ata dedik. Yazabilmek için büyük A harfini öğrendik. Bu kez kayak merkezine gittik. telesiyeje binip zirveye çıktık. En aşağı kayıp tekrar telesiyeje bindik ve birinci piste çıktık. Oradan kayıp harfi bitirdik. Çocuklarımın bazıları kayak yaptığı ve kayak burada sıradan bir uğraş olduğu için bu şekilde öğrettim. Hemen Ata isimli çocuğumuzla da tanıştık. Bu kez onu koşturduk sağa sola. Neler neler yaptı. Ardından fotoğrafını defterimize yapıştırıp Ata yazdık. Görsel sanatlar dersinde de kalp içine Atatürk'ümüzün fotoğrafını yapıştırıp Ata yazdık. Atatürk köşemize astık. 

 

Atla sözcüğüne gelince ip atladık. Herkese söyledik, sırayla geldiler ip atladılar. İpi yerde tuttuk üstünden atladılar. At ve la birleşti atla oldu. Okuduk yazdık ve hemen cümleler kurup yazdık. "Ela ip(resim) atla. Lale ip(resim) atla. Ata ip(resim) atla." 
Sınıfa Talat geldi. O da atladı, zıpladı, onu bunu aldı, ne söylediysek yaptı. "la" yanına "t" getirdik "lat" oldu. "ta" ve "lat" birleşti Talat oldu. Hemen büyük "T" öğrenip Talat yazdık. Büyük "T" çok huysuz. Diğer sesleri yanına alıyor ama elini tutmasınlar diye arkasında saklıyor dedik öyle yazdık. Talat ile cümleler kurduk, yazdık. Herkes istediği cümleyi kurup istediği kadar yazdı. 
Et sözcüğünü öğrendik. Et aldık, et pişirdik, et yedik. Ardından okuduk, yazdık ve bolca cümle kullandık. Sonra yanına e ekledik ete oldu. Ete tuz attık. Ete biber attık. Ela, Lale, Ata ete tuz ata ata hal oldular. Sonra kaşığı elimize aldık et tattık. Pek beğendik tekrar tekrar tattık. Sonra ata'yı kestik ta kaldı yanına t yazdık tat oldu. Okuduk, yazdık. "Lale et tat" yazdık. Lale çıktı tahtaya et tattı biz de baktık. 

  

"ete" yi kestik te kaldı. Yanına l ekledik tel yaptık. Her birine bir parça tel verdim. Baktılar, incelediler. Birisi "saçımızın da teli var" dedi. Bazıları bir tel saç kopardı. Sonra telleri kıvırdık deftere bantladık. Yanına tel yazdık. Hemen cümleler kurduk. Okuduk yazdık. 
"Le" yanına "t" ekledik. "Let" oldu. Hiç anlamı yok dedik. Önüne "a" yazdık alet oldu. Talat ve Ata çıktı alet aldı alet elledi. Bu arada okulun çekiç ve kerpetenini kullandık. 


"t" sesi araya giren tatillerle iki hafta sürdü. Atlet sözcüğünü hiç öğretmedim. Öğretsem alet ve atlet sürekli karışacaktı. Gerek görmedim.
Elbette herşey güllük gülistanlık gitmiyor. Bazı günler çocuklarım yüzüme öyle boş gözlerle bakıyor ki ölüveresim geliyor. Bazı gün de şıkır şıkır okuyup yazıyoruz. Sıkıntılı olan çocuklarım var. Ama genelde söylenen iki kişi elatta kaldı. Bir kişi e,de kaldı gibi sorunlarımız yok. Ciddi seviye gruplarımız yok. Zorlananlar ve çok kolay başaranlarımız var. 
Bir de hemen her sabah tekrar yapıyoruz. Tahtaya önce öğrendiğimiz sesleri yazıyorum. Sonra "e yanına l yazdık el oldu. El yanına e yazdık ne oldu?" diye sora söyleye öğrendiğimiz tüm sözcükleri yeniden oluşturuyoruz. Bunları yazarken aynı heceyi içerenleri alt alta gelecek şekilde yazıyorum. En son aynı heceli sözcükleri alt alta okuyup aynı kısımlarını bölmeden yuvarlak içine alıyoruz. Anlamsız heceler üzerinde durmuyoruz. Onları yeni sözcük oluşturmak için kullanıyoruz. Okurken hecelemiyoruz. Renkli heceler ve hece tabloları kesinlikle kullanmıyoruz. Eve fazla ödev vermiyoruz. En çok kısa okuma metinleri. Velileri her toplantıda asla ses, harf, hece söylememeleri konusunda sıkı sıkı tembihliyoruz. İşlek olmayan, kullanışlı olmayan ya da çocuğun hayatında yeri olmayan sözcükleri öğretmiyoruz. "Tela, elti, ilet, ileti" gibi mesela. Böylece yaptığımız herşey anlamlı oluyor. 
Bu sistemin en güzel yanı keyifli oluşu. Herşey somut ve net. Dikte eziyeti yok. Çocuklar kendileri düşünüp kendi cümlelerini yazıyor. Anlamlı cümle kurma, okuduğunu anlama gibi çalışmalara ekstra zaman ayırmaya gerek yok. Hepsi beraber gidiyor. Herkes hayatından memnun. En çok da ben. Fazla yorulup hırpalanmadan devam ediyoruz. Bazen yıkılıyorum elbette ama çabuk toparlıyorum. Bazen çok bozuşuyoruz çocuklarımla sonra biri geliyor "bir fıstık alayım" deyip makas atıyor yanağıma her şey unutulup gidiyor. Yavaş ama emin adımlarla devam ediyoruz. Şu an sözcüklerin okunuşu ve yazılışı ezberle gidiyor. Ama sözcükler çoğaldıkça yavaş yavaş ama çoooook yavaş olayı kavramaya başlıyorlar. Mesela bugün hiç öğretmeden ite yazdım birisi okudu. Bugün "i" sesini bitirdik. Cuma bir genel tekrar yapıp haftaya "n" sesine başlıyoruz. Bizim okuma yazma işimiz en iyi ihtimalle Nisan ayında bitecek. Hiç dert etmiyoruz. Kimseyle bir yarışımız yok. İnşallah hecelemeden okuyan, düşündüğünü yazabilen, okumayı seven çocuklarımız olacak. 
Bu arada Ela, Lale, Ata, Talat ve Ali'nin resimleri de burada.

TALAT
ELA

ALİ
LALE

ATA

19 Aralık 2013 Perşembe

Ev Yapımı Yazı Tahtası

Ya da benim deyimimle yaz-boz tahtası :)
Sınıfta bu tür bir yazı tahtası kullanma fikri bana ait değil. Fikirlerini ve uygulamalarını zevkle takip ettiğim eğitimhanedeki ismiyle uzun.r öğretmenimiz bir mesajında sınıfında manyetik yazı tahtalarından kullandığını yazmıştı. Sene başından beri arıyorum Sarıkamış'ta bulamamıştım. Nihayet pes etmişken milyoncuda gördüm ama fiyatı dört lira, kalitesi üç kuruş olunca başka bir yol düşündüm. Sonuç; ev yapımı yaz-boztahtası. 
İşlem çok basit. Önce bilgisayarda bir yüzü üç satırlık kılavuz çizgili, bir yüzü de en üstünde rakamlar olduğu halde boş bir A4 hazırladım. Kağıdı kendi ihtiyaçlarınıza göre çeşitlendirebilirsiniz. Benim hazırladığım kağıdı da buraya tıklayarak indirebilirsiniz. Öğrenci sayım kadar çıktı alıp kırtasiyede tanesi bir liradan pvc kaplattım. Böylece ömürlük bir yazı tahtam oldu. Bir de her çocuğum için tahta kalemleri aldım ve takımı tamamladım. Benimkinin maliyeti kalemiyle beraber 2,5-3 lira arası oluyor. Ancak dayanıklılık konusunda iddialıyız ;) çocuklar makasla kesmediği sürece çok uzun süre yıpranmadan kullanılabilir. Silgi olarak bugünlük kağıt mendil kullandık. Ancak planım bir kibrit kutusunun bir yüzüne halıfleks parçası kesip yapıştırmak. 
"Peki ,bu tahtalar ne işe yarar?" derseniz anlatayım. Diyelim yeni bir sözcük öğrendik. Önce tahtalarımızda satırlar içine yazıyoruz. İster iki kere ister üç satır ister onlarca defa. Cümleler oluşturup tahtalarımıza yazıyoruz. Bunun iki avantajı var. Bir kere çok keyifle yazıyorlar. İkincisi kontrol çok basit. Herkes tahtasını kaldırıyor ve siz de bakıveriyorsunuz. 
   

Arka tarafında tek tek sözcük yazdırıp yarışma yapılabilir. Matematik dersinde kullanılabilir. Siz işlemi tahtaya yazarsınız onlar da çözümü kendi tahtalarına yazıp kaldırırlar. Üst sınıflarda bir yüzü kareli, bir yüzü çizgili kağıt olarak hazırlanabilir. 

18 Aralık 2013 Çarşamba

Onluklar, Birlikler ve Makarnalar

Matematik dersini çok seviyoruz :)
Bugün onluk birlik kavramına bir giriş yaptım. Aslında kazanıma daha birkaç hafta var. Şu an 20 içinde söylenen sayı kadar nesneyi ayırma kazanımındayız. Bu kazanım onluk birlik kavramı için bir fırsat olarak değerlendirilebilir diye düşündüm. 
Önce her çocuğuma bir tüylü tel dağıttım. Bu tellere şönil ya da pipo temizleme çubuğu da deniyor. 

Ardından masaya makarnaları döktüm. Herkes kendi teline 10 tane makarna taktı. Tellerin iki ucunu birleştirip bilezik şekline getirdik. 
Bileziklerle önce onar onar sayma yaptık. Ardından "şimdi herkes önüne 11 tane makarna koysun" dedim. Hepsi makarna yığınına yumulup 11'er tane almaya kalkışınca bilezikleri hatırlattım. Bir tanesi hemen uyandı. Onluk yanına bir makarna koydu. Onu gören hepsi aynısını yapıverdi. İlk zaman onluk ve birlikleri sıralı şekilde dizmediler elbette. Kimi birlikleri onluğun ortasına koydu kimi soluna, kimi üstüne. İlk iki sayıda müdahele etmedim. Sonrakilerde onlukları sola birlikleri sağa koymalarını sık sık tekrarlayarak 20'ye kadar olan sayıları birer birer oluşturduk. Elbette çocuklarımın hepsi sorunsuz şekilde onluk ve birlikleri oluşturamadı. İlk denemede tuhaf olurdu zaten. Ama ara sıra karıştıran bir iki dışında ilk denemenin ardından olay çözülmüş oldu. Şimdi bolca tekrar ve oyunla kavramları iyice oturtup zamanı geldiğinde kazanımı kolayca işleyebileceğiz. 

  


Henüz kavramları resmi olarak öğretmediğim için sayıları yazdırmadım. Acelemiz yok zaten. Sadece oyun oynar gibi kavramları tanıdık. Şimdi hepsinin zihninde onluk ve birlik kavramları yavaş yavaş yerini almaya başladı. Bu şekilde kazanımın zamanı gelene kadar ara sıra oynarız ve ardından yine bileziklerimizle konuyu işleyiveririz. 
Bu bilezikleri toplamı on eden sayılar, ritmik saymalar ve hatta ikinci sınıfta onluk bozarak çıkarma konusunda bile kullanabiliriz.